31 Ağustos 2009 Pazartesi

güzel bir site


bu gün bizim blogculardan illegalizmanın yeni adresini veriyorum
taşınmış ulaşmak, güzel yazılarında konaklamak isteyenlere tavsiye ederim

http://www.illegalizma.com/

30 Ağustos 2009 Pazar

ROSEY-LOVE...Bu aralar en çok sevdiğim şarkı...




Gökte ararken lollacom.blogspot.com da buldum bu kaydı ona da teşekkürler.

29 Ağustos 2009 Cumartesi

KUTLU OLSUN ZAFER:)))


AZ SONRA 30 Ağustos Zafer Bayramı:)))Herkese kutlu olsun:)))
Aynı zamanda değerli dostlarım Zafer ve Ayşegül'ün doğum günleri
Her sene hatırlarım bu özel günü.
Şimdi çok uzaklarda olan bu dostlarım için buradan bir kutlama mesajı yolluyorum...Okuyamayacaklarını bilsem de...Kutlu, mutlu bir hayat dilerim size...

Bir de Zafer'e en sevdiği şairden bir şiir...Umarım iyisindir...

DELİ SEVGİNİ ÖZLEDİN

Yüzünü aradın sen hep
en çok sevmek isterken bile...
Bir bulsan yüzünü
bir bulsan insanlara dağıtılmış hasretini
İstediğin gibi sevecektin

Oysa utandın, utandın kendin oldukça
en çok severken bile
Sevdiğinin kişiliğine girdin bu yüzden
Ne söylesen hep eksik kaldı
Sahipsiz utancın gibi eksik kaldı

Delice sevmeyi istedin aslında sen hep
ama ne zaman böyle sevsen
deli sevgini senden çaldılar
Ne zaman söylesen sevgini, seni seninle böyle
yüzünü araken bıraktılar...

kıstın ateşini, küçülttün kanatlarını
çekildin en arka odana
Gölgelerini bıraktın pencerelere
Ah bu hayattan sana kalan
sadece deli sevgini özlemekti...
Sana kalan,
bu hayatta kendini delice özlemekti...

CEZMİ ERSÖZ

İÇİNDEKİ ÇOCUĞA SARIL...SANA İNSANI ANLATIR.



BU ŞARKIYI,BU SESİ SEVİYORUM...BU ŞARKIYI SEVENİ DE...:)))))

27 Ağustos 2009 Perşembe

sağlık ne büyük nimetmiş...Dua istiyorum, şifa niyetiyle...


5 şey gelmeden 5 şeyin kıymetini iyi bilelim!

--------------------------------------------------------------------------------

Bir hadiste Efendimiz (sav) şöyle buyurur:

“Beş şey gelmeden beş şeyin kıymetini iyi bil!

1- İhtiyarlık gelmeden, gençliğin,

2- Hastalık gelmeden, sıhhatin,

3- Fakirlik gelmeden, zenginliğin,

4- Ölüm gelmeden, hayatın,

5- Meşgul olmadan boş zamanın kıymetini bil.”

iyi bir yazı...Psikiyatrist Dr.Mustafa Ulusoy'dan



NARSİSTİK YATIRIM OLARAK VERİCİLİK
Verebilmek zordur. Verince azalır korkusuyla biriktirme hastalığına yakalanıp, dur durak bilmeden hayatımızı bir yığınak haline getirmek aslında bizi azaltır.
Öte yandan, biriktirme kadar vermenin de narsistik bir yönü vardır. İyilik yapıp denize atmak yerine “ne verip ne alacağım” denklemi, vermenin büyüsünü bozar. Vermek, almak içindir artık.
Bu denklem bir kez kurulunca alacağımıza dikkat kesiliriz. Beni takdir edecek mi? Karşılığını nasıl ve ne zaman alacağım? Vermek artık başkası için değil, narsistik yatırım için yalnızca bir sermayedir. Verebilecek şeylere “sahip olduğumuzun” kibri de alttan alta uğuldar. Gurur ve kibre düşmek için verebilmekten daha iyi bir fırsat var mıdır?
“Al gülüm ver gülüm”e bürünen vericilik, aylar yıllar geçer içimizde dikenlere dönüşür. Kıymetimizi kimse bilememiştir. Verdiklerimizin en ufak karşılığını alamamışızdır. Biz kendimizi başkalarına adarken, kimse bizim için kılını bile kıpırdatmamıştır. Kendimize acıyıp zavallı gibi algılarız. Verdiklerimiz boşa gitmiş gibidir. Vericiliğimizin pişmanlığı yakamıza yapışır. Peki, sorunumuz nedir?
Farkında olmadan, bize minnet edilmesini beklemişizdir. Yaptığımız iyilikleri ne denizlere atabilmiş, ne de ahirete yollayabilmişizdir. “Ben size rızkı veriyorum. Benim malımdan benim abdime vermekte minnetiniz yoktur.” emrine muhalif davranmışızdır. Verdiklerimizin karşılığını O’ndan değil, verdiklerimizden alma beklentisine girmişizdir.
Şunu sorsak ne iyi ederiz: İnsan neyi vermektedir? Verdiğimizi düşündüğümüz her şey O’nundur, O’na aittir. Başkasına olan ilgimiz, kalbimizde uyanan şefkat ve merhamet, içimizde uyanan yardım isteği sahiden bize mi aittir? Sevdiğimize verdiğimiz papatya kimin sanatıdır, yapraklarında kimin güzelliğinin tecellisi tebessüm etmektedir?
Hangi anne-baba kalbinde şefkat olmasaydı çocuklarının başında uykusuz geceler geçirebilirdi? Bizi başkalarının yardımına koşturan her güzel duygu O’nun içimizde yarattığı bir fiil değil midir? İçimizde yaratılmış merhamet duygusu olmasa aç bir kediye sütü niye verelim ki? Acıkma hissi ile yiyeceklere yöneldiğimiz gibi, Yaratıcı’nın içimize koyduğu çeşit çeşit duygularla başkalarına yöneliriz. İçimize doluşan güzel duygular önümüze düşer, biz de onların peşi sıra gideriz. Yaptığımız yapacağımız budur. O’nun bize verdiklerini yine O’nun bize verdiği verme isteğiyle başkalarına veririz. O kadar!
Oysa verdikçe, şeytan, “Ben, benim, bana ait” sözcüklerini kullanıma sokmak ister. Şeytan fısıldar: “Seni ben büyüttüm, seni ben adam ettim, ben olmasaydım halin nice olurdu, benim sayemde…” Kimi zaman da biz kendimiz söyleriz: “Sen olmasaydın ne yapardım?” Yaratıcı bir kapıyı kapatır, başka kapıyı açar halbuki. Bu, vesileleri görmezden gelmek değildir. Vesile olanların da teşekkür ve kıymet verilme hakkı vardır elbet. Sorun verirken kendimizi alırken vereni ilahlaştırmamızdır.
Vermenin narsistik hazzına tutulmak bize vermenin sınırlarını da zorlatır: Sınırsızca vermek. Fütursuzca. Ancak Yaratıcı yine imdadımıza yetişir ve vermenin sınırını belirler: Makbul olan vermek “sadakaya muhtaç olmayacak derecede sadaka vermektir”.
Hamile ve loğusa kadınların envaiçeşit yiyeceklerle beslenmesi nasıl ki çocuklarına karşı bencilce davranmak değilse; uçakta kabin basıncı düşünce otomatik olarak açılan oksijen maskesini önce yanımızdaki çocuğa değil de kendimize takmak da bencillik değildir. Maskeyi önce çocuğumuza takarak kendimizi ona feda edelim derken, kendimizi bize muhtaç çocuğumuzdan mahrum ederiz. Beslenmeyi maddi beslenmeden öteye taşırsak; ruhsal, duygusal beslenmemiz, kendimizi çok yönlü geliştirme uğraşılarımız başkalarına vericiliğimizin devamı için elzemdir. Verecek şeylerimiz varsa verebiliriz çünkü (Elbette başkaları için veya bir ideal uğruna hayatlarımızı feda edecek kadar verici olabileceğimiz durumlar vardır ve bunlar bahsimizden hariçtir).
Verirken aklımızın bir köşesinde dursa iyi olacak diğer bir ölçüyü daha çıkarır ayetten Nursi: “Öyle adama veresin ki, nafakasına sarf etsin. Yoksa sefahate sarf edenlere sadaka makbul olmaz.”
Bize verilenlerden vermek, ihtiyacımız olan diğer bir ölçüdür. Babamdan sıkça duyduğum gibi, “El kesesinden kabadayılık yapmak kolaydır.” Bize verilenlerden vermekse zor.
Verdiklerimizin karşılığını O’ndan daha adil, O’ndan daha cömert kim verebilir ki? O zaman niye acele edelim! Şunun şurasında topu topu kaç yıl yaşıyoruz şu dünyada? Az biraz beklesek O’nun için ve O’nun adına verdiklerimizin karşılığını öyle bir bulacağız ki, muhtemelen çok mahcup olacağız. Beklemeye değmez mi?
Mustafa Ulusoy

26 Ağustos 2009 Çarşamba

aşkkk...


GÜNÜN SÖZÜ...GOETHE 'DEN

"SENİ SEVİYORSAM BUNDAN SANA NE!"
Süper di mi?

24 Ağustos 2009 Pazartesi

ÖYKÜ ATÖLYESİ---YASSAH HEMŞERİM:(((



Öykü Atölyesi demiş ki, yeni kelime "YASAKLAR"
Yasak deyince aklıma özgürlük, özgürlük deyince de hukuk fakültesindeki bir hocamın şu sözü geliyor ."Senin yumruk atma özgürlüğün benim burnumun başladığı yerde biter."Neymiş benim burnumun sağlam kalması için birileri sana yassah hemşerim demeli:)))
Bir de Cenap Şahabettin'in sözü var , "Yasak, arzu doğurur."
Eeee bu da doğru...İşte size gelgitler arasında karaladağım satırlar...


YASAKLAR ÜZERİNE GELGİTLER

Yasak…lamalı mı, arzulatmaz mı?
Yasa…Uymalı…mı?Yasakları alt alta dizince oluşmaz mı?
Yas…Tutulmalı…mı ? Zamanın en güzel ilaç olduğunu anlatmaz mı?
Vakti dolduğunda peşimizi bırakmaz mı?
Ya , bize seçenekler sunmaz mı, yasaklara inat?

Yasaklamamalı…Anlatmalı…İkna olmalı…Tatmin olmalı…
Yasa koymalı…Sınırlar her zaman olmalı…Her yerde , her zaman…
İşe yarar mı? Sadece içselleştirildiği, her vicdan kendi polisi olduğunda yaramaz mı?
Yasaklar olmalı…İçindeki yollarda yürümeyen, varlık sebebini düşünmeyen insan adlı varlıkları sınırlamalı…Bir diğerinin özgürlüğü için yasaklamalı.

Yasa koyanları da , yasakları da sınırlamalı ki, hayatlarımız daraltılmamalı…
Geniş gönüller sürmeli, dar zamanlara sıkışmamalı sevgi sözcükleri
Ya aşk ? Bazen yasak bir bakışla başlamaz mı?
İçimizin yasaları yasakları hatırlatmaz mı?
O yasalara uymayanlar eninde sonunda yas tutmaz mı?
Ateş yakmaz mı?
Ateş yasaklanır mı? Ateş durdurulabilir mi?
Bu gün yine bir orman yandı, ateşin önü alınamadı.
Yasaklara uymayanlar yaktı ormanı.
Dönüşü olmayan bu noktada en ağır yasalarla cezalandırılmalı…
Yasaklamalı…Ama insan özgür olmalı…
Yasalara uymalı…Ama yasalar vicdanlı olmalı…
Yas tutulmalı…Yanmalı…Bir sabah güneşin doğuşuyla küllerinden yeniden doğmalı, aşkın kucağına?
Ya yaşamalı insanca, sınırlarda.
Ya yaşamalı insanca, yasaksız ve hep ileriye bakan içsel bir yolculukla…

HANDAN GÜLER

21 Ağustos 2009 Cuma

Oruç, özlem çekenlerin gönüllerini, canlarını tazeleştirirmiş...


Oruç, özlem çekenlerin gönüllerini, canlarını öyle tazeleştirir ki, zavallı balığı bile su o kadar tazeleştirmez. Sen vahdet denizinden ayrı düşmüş bir damla gibisin. Sen aslına nasıl ulaşacaksın? İşte oruç, sel gibi, yağmur gibi seni alır, denize ulaştırır. [Hz. Pir Mevlana]

Ey gönül! Oruçlu iken Allah'a misafirsin; sana gökyüzü sofrası yakışır! Sen, bu mübarek ayda cehennemin kapısını kapadın! Böylece sen, cennetten binlerce kapı açarsın! Topraktan, ateşten, sudan, rüzgârdan dikilmiş olan beden hırkasını çıkar, at! Can, aşkın kapısına geldi de; "Beni affet; sen, özürlerin canısın!" diye yalvardı! "Ey aşk!" diye sızlandı. "Bu ayda özrümüzü kabul et; hata ettik!" Aşk da, gülerek cana dedi ki: "Senin elini tuttum! Biliyorum ki sen, elsizsin, ayaksızsın! Hekimim; ben, sana perhize girmeni emrettim! Çünkü sen, bu korkunun ve ümidin hastasısın! Perhize gir de, sana bir şerbet yapıp sunayım; onu içince sen, hiç kendine gelmeyesin!" Sustum; artık bunu aşk anlatsın! Çünkü onun gözü, canlara can katar!

http://www.facebook.com/l/;www.mestmp3.com/

Aşk ile Allah diyelim tenden geçelim
Ol Mevlaya varalım aşk ile hû diyelim
Semalara yücelen zikr u tesbih çekelim
Mübarek olsun mü'minlerin Ramazanı

20 Ağustos 2009 Perşembe

mini mini hayat teknesi...


Hiç ender hiç olduğunu hatırla
Senin mini mini hayat tekneni ,dağlar gibi dalgaları bulunan kısacık ömrünün denizinde aldanarak boğdurma
Hayat-ı ebediyeni söndürmek isteyen, en büyük ve en yakın olan nefsinin hilesinden kurtulmaya çalış

12 Ağustos 2009 Çarşamba

HER KİM AŞKA MÜŞTERİ,CANINA OD URMUŞLAR


BELA-YI AŞK

Türlü türlü cefanın adını aşk vermişler
Bu cefaya katlanan dosta halvet ermişler

Aşk durur türlü bela döndürür halden hale
Dost elinden piyale key melamet olmuşlar

Kime kim aşk ulaştı her dem kaynaya taşa
İyi dirlik hem yavuz dört yanında durmuşlar

Her kim aşk eri ise aşka müşteri ise
Aşk onun yari ise canına od urmuşlar

Miskin Yunus'un canı başında ser-encamı
Aşka münkir ademi bu meydandan sürmüşler.

YUNUS EMRE

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Diyecek bir şey yok...Huzurlarınızda Ahmet Kaya

İlgili aramalar: müzik - ahmet kaya-bize ne oldu -  ahmet -  kaya -  bize -  ne -  oldu


SÖZ GÜMÜŞ İSE SUKUT ALTINDIR.SUSUYORUM...DİNLİYORUM...

8 Ağustos 2009 Cumartesi

˙·٠•● Haftada Bir ●•٠·˙: Başlıksız Olacak Kadar Serseri

güzelll bir yazı...okunmalı...

˙·٠•● Haftada Bir ●•٠·˙: Başlıksız Olacak Kadar Serseri

HERKES BURAYA BAKSIN LÜTFEN,SİHİRLİ BİR HİKAYEMİZ VAR...


Dün bir arkadaşım geldi ziyaretime
Epeydir görüşememiştik,gençleşmiş ve güzelleşmişti,neşeliydi
ya sen napıyorsun da bu kadar farklılaşmışsın diyerek sıkıştırınca
sihirli hikaye dedi onu okudum ve böyle oldu.e-kitap olarak internette var bul ve oku hatta bloga koy ki herkes faydalansın diye ekledi.Bunun üzerine ben de e -kitabı indirdim ve az önce okudum iyi geldi 24 saat içinde etkisi hissediliyormuş.Siz de okuyun ve bana sonuçları bildirin diye aşağıya adresi ekliyorum.Meraktayım bakalım hayatlarımız değişecek mi?

http://www.ekitapmerkezi.com/eKitaplar/sihirlihikaye.asp

7 Ağustos 2009 Cuma

HERŞEY BAĞLI BİRBİRİNE ...




"Dünya dönüyor sen ne dersen de
Yıllar geçiyor farketmesen de"

HERŞEY BİRBİRİYLE İLİNTİLİDİR DÜNYADA
DAİREVİ BİR HAREKET VAR, BİZİ TUTMAKTA
AŞKLA DÖNÜYOR DÜNYA,KAİNAT VE MEVLANA...

4 Ağustos 2009 Salı

Kendimle uğraşıp durmaktan ...


---Her an Sevgilimle

Güzellikle güleryüzlülük arasında kaldı aşkım
Ancak güçlü bir erkek karşılaştırabilir bu iksini
Mutlaka geri durur onlardan kalbi güçsüz biri
Mutluluk ve rahatlık içinde kararsızdır o
Oysa benim ayrılık içinde olmam daha tatlı
Kavuşarak kucaklaşmaktan onunla
Çünkü ben kavuşma anında nefsimin kölesiyim
Oysa ayrılık anında sevgilimin kölesiyim
Her an sevgilimle ilgilenmem daha iyidir benim için
Kendimle uğraşıp durmaktan her an
İBN ARABİ---

Bu aralar böyle ,biraz öykü ,çokça şiir var hayatımda
Başka mı ? Herşey aynı şükür ,
ben yine bekleme modunda...yine şiir geldi bak aklıma

"Ne hasta bekler sabahı ,ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı ,seni beklediğim kadar."

Devam etmek istemiyorum bu şiire,malumunuz

"Geçti,istemem gelmeni,yokluğunda buldum seni,
gelme artık neye yarar diyor"N.Fazıl

Neyse ben yine İbn Arabi gibi diyeyim ,

"Her an sevgilimle ilgilenmem daha iyidir benim için
Kendimle uğraşıp durmaktan her an"

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Yine şiir...Hep şiir...


hermetika

seni ilk gördüğüm gün, sonbaharın yabanıl
kahverengi geyiği benim için olduğunu
anlamıştım. boynuzların iletken elektrodlar
gibi, tuzumsu bir karla kaplanmıştı.
ağaçların etrafında yavaşça dolaşan
buğuların ve serpiştiren buzdan iğnelerin
arasında mor'u tanıdım.

omurganda yanan ışıkla oryantal ikonların
karanlık gölgeleri ardında kırmızı ve
maviyi karıştırıp moru elde ediyordun:
gizin rengini.

beni ilk gördüğün gün senin için
olduğumu anlamış mıydın? bal peteklerinden
bir yağmur yağıyordu. defne ormanlarının
arasında oranj'ı tanıdın. ikimiz de
duruyorduk öyle kolera çarpmış gibi
sersemlemiş, büyülenmiş, buğuların üstünde.
hiçbir şey değişmedi yine de çünkü "aşk
likid korku dolu bir kadehtir."

budist rahiplerin safran giysileri
yanıyordu havada. birisi yerde
mor giysisiyle yatıyordu. sana
yalan söylemek istemiyordum. oranj
olmadığımı, mor olduğumu benim de,
hatta hileli bir "deeper blue"
olduğumu... birbirine zıt iki renk...
anlamıyordun... kadın yogilerin
cinselliğini arttırdığı söylenen
mor bir ışıkta beni oranj sanıyordun.

oranj değilim ben, yasın belirtisiyim,
morum, safranım belki ama oranj
değilim. mutluluk çıkmaz benden.
benim turunçgillerim yapraklarını ağlar.
yine de senin için tuhaf şövalyem,
incelikli zulmün için, kalbimin
morluklarını unutup oranj olmayı deneyebilirim.

"o, omega, gözlerinin mor ışığı."


haliç'ten indiler
birdenbire. cenk etmek
zorunda kalmak.
ben portakal yemek
birdenbire hasta
olduğum için anne-
baba evinde. bu notları
yazmak kabz halinde.
battaniyeyi üstüme
çekmek. "unutmaya yatmak"
birçok şeyi. ilaç torbam.
dış medeniyetler. güzel
hatıralarım var mıydı?
varsa bile ben unuttum.
ben şeyim aslında?
şeyim... hayatı boyunca
uyumu aramış uyumsuzun
biriyim. uzun çok uzun
süredir bana kimse değmedi.
zigzaver marka bir tabanca
var aklımda ama onu ben
kullanmayacağım. gerisi
beni hiç ilgilendirmiyor.

lale müldür

2 Ağustos 2009 Pazar

Sarsıcı Bir Kitaptan...


KARA KUTU

On üçüncü kattan atlamış,zaten görenler uçak gibiydi diyorlar.Ellerini iki yana açmış,kanatlı gibiymiş.Düştüğünde parçalanmış bedeninin orta yerinde,giydiği tulumun cebinden bu kara kutu çıkmış.

Kara kutuya "düşüş nedeni" diye şu notu yazmış:

"Pervaneme kuş girdi çıkaramadım."

CEM MUMCU )

Bu gün Cem Mumcu'nun Üçüncü Sayfa Güzeli adlı kitabını okudum ve insan ile delilik ve ölüm arasında çok da yakın bir mesafe olduğunu hissettim.Bazen travmatik bir olayla o mesafenin tamamen kapandığı ve çizginin öbür tarafına geçildiğini derkettim,ürperdim.
Hikayelerin çarpıcılığından sarsılmış durumdayım.Kısacık cümleler o kadar ağır gerçekleri sererken önümüze hiç de altında kalmamış bu yükün yazar, psikiyatriden edebiyata güzel bir pencere açmış,nazarları farklı noktalara çekmiş.

Umarım pervanemize kuş girmez,düşürmez bizi en aşağılara ,iki dünyada.
Nimetler şükredince artarmış,şükür en büyük nimete,sağlığa,akla,fikre.
Şükür bize nimetleri Sunan'a.

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin