8 Haziran 2009 Pazartesi

YALANLAR...


YALANLAR

Yalanlar…Bu kelimeyi duyunca o gün geldi aklıma ; hüzün mevsiminin zemheri ile vuslata ereceği günlerin arefesiydi hani.

Güneşin yavaş yavaş ısıtma vazifesinden terhisinin başladığı, titreten, kendine getiren rüzgarın sahneye çıktığı bir zaman dilimini sunuyordu bize tüm zamanların Sahibi.

Vakit ,ayrılık vaktiydi hani. Bir yanım ,yıllar önce hayatın savurduğu , kaldırımlarında nice hüzün ve heyecanımın gizlendiği o şehirden kopuşun sancılarıyla kıvranırken bir yanım yeni bir sayfanın açılacağından bahisle ümitliydi…

"Belki bir daha göremeyeceğim seni bu yüzünle" demiştim, şehrin en büyük mabedinin önünde rastladığımda hani.

Gözlerin gözlerimle çığlık çığlığa söyleşirken, dillerimiz ezberlenmiş metinleri okuyordu hani, kandırdığını sanıyordu birbirini."İyiyim" diyordum neşe katarak sesime,iyi değildim ki.Gözlerinse bitmez sorunlarının yükü altından, ağlamaklı bakarken yüzüme,"Çözdüm hepsini,o kadar rahatım ki!" diyordun gururla. Heyhat!...Yüreğe rağmen ortaya dökülen sözler o kadar sıradan ve basitti ki bu karşılaşmada,aşktan fersah fersah uzakta. Oysa aşk ,girdiği gönülleri çiçeklendirirken kalan herşeyi yıkmaz mıydı bir çırpıda .Çünkü güçlüydü aşk,sığmazdı kelimelerin kuraldan kalıplarına.Lakin herkesin harcı da değildi,cesaret gerekirdi bile bile yanmaya.Korkmuştuk ateşin yakıcılığından, öyleyse kaçmalıydık burdan.

"Yaz bitti,gömlekle üşürsün,ne olur ince giyinme" deyince ,"Üşüyorum ama, rüzgardan değil…sen beni boşver ,kendine iyi bak" demiştin hani.Sensizlikte nasıl olacaktı ki bu temenni.Helalleşmiştik.Yanlış zaman diyordun gözlerinle, yıkıyordun içimdeki histen kaleleri, beni, kendini.Yanlış insan diyordum düşüncelerimde, yakıyordum bütün güzellikleri ,geçmiş günleri belki de atiyi .

Bitmemeli, gitmemeliydi…Ama olmadı,yalanlar söylendi,gidildi.O noktadan sonra dönüp de arkaya bakılmamalıydı,yine olmadı.Son bir kez buluştu doğruyu haykıran gözler . Sonra uzaklaştı bedenler,daha da yakınlaşan yüreklere inat bir hızla.Sus diye emirler gönderdiğimiz gözler artık dinlemiyorlardı bizi.Yalan sözleri,sahte gülüşlerle süsleyip sunan yüzlerin göğe dönük çizgileri siliniverdi birden ,gözyaşlarının altında kalırken.

Kalabalık caddeye,bir kerecik bile söylenemeyen o sözcük kümesi dökülüverdi gayriihtiyari, seviyorum seni, zaman, mekan, değiştiremeyecek gerçeği.Gurur yine kolunu kaldırmış zafer işareti yaparken ,bir kez daha mağlup olmanın acısıyla iki büklümdü aşk ,görünürde tabi.

Herkes bir yerlere yetişme telaşındaydı.Bizse vardığımız yürek istasyonunda, sarmaş dolaş olmuş ruhlarımızı koparıp birbirinden ,kaçmaya çabalıyorduk bir an önce ,hüznün rehberliği ile ters istikametlere.

İşte bu son sahne, kalmış yalana karşılk diye,zihnimin bir daha girmediğim o karanlık labirentinde.

Yıllar sonra elimde kitabım, okurken zevkle , “Hüzün,insanın yalan söylememesidir.İnsan yalan söylemiyorsa yeterince özgündür ”satırını çiziyor kalemim yüreğimle birlikte.

Yazar (*)devam ediyor dervişin diliyle, “Gönlünüz hüzünlenince bunu ganimet bilin,insanlar sıkıntının bereketiyle bir yere varırlar.Azığın hüzün olsun ” diye.

“Yazmadığın bir hikayede, uzun yada kısa vadede, az biraz keşfederken” yoldaki durakları ,ganimet sandığımda biriktirdiğim hüzünler hep benimle, beni büyütmekte . Yalan bir daha girmedi ,giremeyecek menzilime.

HANDAN GÜLER

(*) Sadık Yalsızuçanlar,CAM VE ELMAS, http://www.sadikyalsizucanlar.net/

http://www.serinselvi.com/yazi.php?no=83

2 yorum:

Sis dedi ki...

wowwwwwww
kaleminize aklınıza sağlık.çok sevdim yazdığınızı

Unknown dedi ki...

bu kızı büyütmeliyim kor ateşlerde yürütmeliyim
farkındayım ...

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin