KAVAK AĞACI
Limon ağacının narin çiçeklerinin yaydığı
ferahlatıcı kokunun eşliğinde çocukluğunun geçtiği bahçeye girdi. Etraf sessiz,
hava güneşe rağmen serindi. Yaz yağmurunun yıkadığı çiçekler renkli gözleriyle
bakıyorlardı ona. Mor menekşeleri, beyaz ve pembe açmış bahar dalını, yasemini,
beyaz, kırmızı, sarı gülleri, aslanağzını ve akşam sefalarını çok severdi. Bahçenin
bu kadar renkli ve güzel olması için uğraş veren kişi genelde babannesiydi. Ara
ara o da arka taraftaki çeşmeye hortumu takıp çiçekleri sular, ona yardım
ederdi. Babaanesi bahçeyle ilgilenirken bütün sıkıntılarını unutur, her çiçeğe
ayrı ilgi gösterirdi. Onların solan yapraklarını koparırken üzülür, derdini
sorar, bir eliyle de ayrılık acısını yaşayan diğer yapraklarını okşardı. Asmanın
gölgelediği çardaktaki divana oturup, toprakla uğraşan, çiçekleriyle ilgilenen
babaannesini izlemeyi severdi. İşte yıllar sonra içinin dalgalandığı bir
zamanda babaannesinin huzurunun sebebi diye düşündüğü o güzel bahçeye tekrar
gelmişti.