22 Temmuz 2009 Çarşamba

BELALAR ÜZERİNİZE ÜZERİNİZE GELDİĞİNDE...



“ Sorunlar insanlara verilmiş hediyelerdir. Bazıları bu hediyelerin altında ezilirken, bazıları bu hediye paketlerini açar ve içindeki ödülü alırlar. Ancak çok az kişi bir sorunu bir hediye gibi görecek sıra dışı bakış açısına sahiptir.” (Melih Arat)


SABRA GİDEN YOLDA SESLİ DÜŞÜNME DENEMELERİ…

Dost, yanında sesli düşünebildiğin kimsedir.Bu söz kime aitti hatırlamıyorum ama çok da doğru olduğunu düşünüyorum.Lakin böylesi dostlar bulmanın da zor olduğu ortada.Mevlana,”Dost altın gibidir.Bela da ateşe benzer.Halis altın,ateş içinde saf bir hale gelir.” diyor.

Belalar bazen üzerimize üzerimize gelip kolumuzu kanadımızı kırdığında, uçmayı unuturuz kendi başımıza.Dostlar bize yeniden havalanacak cesareti verirler varlıklarıyla.

Ne de azdır böylesi dostların sayısı çağımızda.Herkesin herkesi rakip bellediği bir zamanda gerçek dostlarla karşılaşamamak da beladır aslında.

Ahdine sadık insanlar da vardır aramızda.Yeryüzünde dolaşırken kainat kitabını okuya okuya , içlerindeki engin denizin berraklığını koruyarak ab-ı hayatı sunarlar ruhlarımıza,yol gösterirler insanlara,varlıkları ve yazdıklarıyla.

Yerinde duranlar vardır bir de, değişime ,gelişime kapalı olanlar.Yeni yerler görüp yeni insanlarla tanışmaz, şevklerini yitirerek bıkkınlıkla bakarlar etrafa.
Küçücük bir su birikintisi halinde durduğu yerde bulanırlar,hayatın kiri pası siner üstlerine,içlerindeki denizin varlığından habersiz yaşayıp giderler bir kısır döngüde.

Dünya öyle bir yerdir ki,bir üzüm tanesi yedirse bin tokat vurur insana.
İnanın gülmeye korkuyorum bazen, hemen ardından gözyaşı geliyor
Bu herkes de hep böyle midir bilmiyorum.Ama herkesin imtihanı da nefsinin seviyesine göre geliyor.Bazen zorluklar hiç peşimizi bırakmıyor.
çoğu zaman yıldırıyor bizi,yoruyor yüreğimizi.

Bir de omuzunda ağlayabileceğiniz bir dosttan yoksunsanız gecelerde ,iç içe geçmiş karanlıklarda, ışıksız odalara hapsoluyorsunuz umutsuzlukla .
Böylesi durumlarda çok kaygı çekme diyorum kendime mukadder olan olur, ama, sözleri dilden kalbe indirmek ne de zor

Çoğu zaman gözümden düşen yaşlar eşlik ediyor çaresizliğime.Aczimi hatırlatıyor belalar .”Çok ağlayın”,diyor Mevlana.”Ağlayın da yaratıcı Rabb’inin ihsan sütü aksın.”

Neyse ki,böylesi durumlarda ,yürek dostum yetişiyor imdada,” abdiyet, celal iledir
celal perde kullanır
perdenin gerisine bak,
ben göremiyorum ama gözüm hep orada” diyor ve ekliyor “üzülmeyin
Allah dünyayı (parayı) isteyene, ilmi istediğine verirmiş
ilimden kasıt Allah'ın rızık olarak verdiği aşktır
Rububiyet tecellisi ise celal ile olur,bunlar perdedir
Üzülmeyin.
Cenab-ı Hakk rızkınıza karışan şeyleri belalarla temizler
şükür deyin,üzülme yok
şükür sadece,gerisi boş”

İçime serin sular serpiliyor bu satırları okudukça.
İnanıyorum ki, her şey güzeldir,güzel yaratılmıştır,ya kendisi ya sonuçlarıyla.Bize de güzellikler bırakacaktır giderken ama,
sadece şimdilik göremiyorum uzağı.Benim görememem güzelliğin olmadığı anlamına gelmez ki!
Zaten gözlerimiz gerçeklerden ne kadar haberdar ?

Belalar üzerimize üzerimize geldiğinde miyoplaşıyoruz galiba
Belki bunun arkasından bir rahmet esintisi gelecek, umutlu olmak istiyorum ,musibetin içinde bir nimet mündemiçmiş ,yani dürülüp sarılan,içine yerleştirilen bir nimet varmış musibette, onu görmek için bakıyorum ama nafile...gözlerim hala perdeli hakikate.

Duaya ihtiyacım var ,içimin sesini kelimelere bürüyüp kapının eşiğinde beklemeye ,sabretmeye…”Sabır,genişliğin ,ferahlığın anahtarıdır” diyor ya Mevlana.Sabrı dağıtmadan düne ,yarına,an için kullanmalı ki ,yetsin daima.

Bazen böyle zamanlarda anlattıklarımızı, kalbimizi yarıp bakamadıklarından olsa gerek bazıları,musibete karşı şikayet olarak algılar.Ruhumuzun iç ceplerini dosta sunmak, sabra giden yolda sesli düşünme denemeleri yapmaktan ibarettir oysa konuşmalarımız.

Nasipten öte yol yok demiş atalarımız,bazen bazı şeyler, olmayınca olmuyor sebepler tüketilse de olmuyor…” Allah size güzellik yapmış
Şükredin”, diyor dostum.”Herşey O'ndan geliyor O'na dönüyor
O, Kendinde Kendi Kendine işliyor, yapıyor bozuyor tekrar yapıyor”
Hasbunallahu venimel vekil elimizden tutuyor,vekilin O ise gerek var mı endişeye diyor.
La havle vela kuvvete illa billah yetişiyor diğer yandan imdada,kuvvet O’nun ,hayırlısını dile diyor,nasılsa kader adalet ediyor .

Bu güçle kalkıyorum miskince yığıldığım koltuktan, zaman kısıtlı ,belalar çeşitli, bir tanesi üzerinde bu kadar durursak hayat neye yeter değil mi? diyorum kendime.

Şimdi ibadet zamanı,diyorum.İbadet de iki çeşit ya,menfi ve müsbet. Müsbet herkesçe malum .Menfi olan da hastalıklar ve musibetlermiş, sabredersen hepsi ibadet yerine geçermiş.İşte burada sorunların hediye olduğu inancıyla bakmalı olaylara.

İyi ki kitaplar var ,kelimelerden iplerini atıp çekip çıkarıyorlar bizi düştüğümüz kuyulardan.

İyi ki dostlar var,ruhumuzdaki yaralara merhem oluyor,yeniden uçabileceğimizi anlatıyorlar.

Dostum,”Yarın ne yapacağınızı düşünerek değil,Allah’ın size ne yapacağını düşünerek uyuyun” diyen Efendimiz'i(sav) dinlemeli diyor.Her şey O’nun elinde ,O’na teslim ol,eşyayı teslim al diye ekliyor.

Üzülmemek lazım doğru,kazanma kuşağında kaybetmeğe sürükler yoksa bu hal.
“Ne varlığa sevinirem ne yokluğa üzülürem bana seni gerek seni “ dediğinde yüreğimiz ,benlik mağaramızın önündeki taş kalkacak ve yollar göğe doğru uzanacak.
Böylesi bir yolculuğu yaşayabilmek duasıyla…

HANDAN GÜLER

21 yorum:

Unknown dedi ki...

Her zaman savunduğum konunun tarafından bu kadar zengin işlenmesi ve her paragrafında yeni birşey öğrendiğim dönüp bir daha okumak lazım dediğim şahane bir yazı ve izninle blogumda link vermek isterim herkes de okusun...
Sevgilerimle...

sufi dedi ki...

Tam da hediye paketimi açmış içindeki mesajı okuyorken yazın çıktı karşıma, iyi olacak hastanın ayağına gelirmiş ya doktor,işte onun gibi bir mesele...Biz derdin içinde dermanı bulduk.Sevgilerimle.

Unknown dedi ki...

merhaba funda
tabi ki blogunda link verebilirsin
ciddi sıkıntılarla boğuştuğum şu günlerde sesli düşünmek istedim dün gece samimiyetle içimdn geldiği gibi yazdım kendimi sabırlı olmaya ikna ettim umarım hediye paketini açmayı becerebilirim
sevgiler

Unknown dedi ki...

sufi sana da merhaba
hayatta tesadüf yoktur tevafuk yani uygun düşme vardır ya hani sana da öyle olmuş
kainatta herşeyin bir şeyle ilgisi olduğu söylenir birinin derdi birine derman olur biri ölürken biri doğar ve olaylar dairevi bir surette devam eder önümüze gelen bu hediyeleri doğru değerlendirebilmek duasıyla
sevgiler

pembedeniz dedi ki...

Mümin için kabz hali bast halinden hayırlıdır. Yeter ki o yüzünü doğru yöne çevirebilsin, sırtını Rabbine dayasın. Dilerim en kısa zamanda çözülür seni üzen durum. Sevgiler.

Unknown dedi ki...

teşekkür ederim dileğin için pembe deniz
ama zaten hayat dediğimiz de böyle bir şey değil mi değerli yazarım sadık yalsızuçanar bir yerde şöyle diyordu"varolmak bizatihi bir sınavdır ve yeryüzüne inmiş bütün fanilerin zekalarının birleşse sadece bir görünümünü farkedebilecekleri kadar sonsuz ve çetin bir imtihandır.Biz önümüze çıkarılan bir çelişkiyle başeder,yener,yenilerini bulur,onlarla uğraşır gideriz." dilerim bütün sınavları başarıyla geçeriz hayat yolunda bundan daha büyük bir başarı da olmasa gerek en büyük sınav bu hayat
sevgiler

Mehtap dedi ki...

Aslında birçoğumuzun zaman zaman böyle içsel dünyamızda yaşadığımız bu hesaplaşmanın dışa vurumu yazınız.Gerçekten tekrar tekrar okunulası ve hafızamıza yer edilesi bir yazı.yüreğinize sağlık.

Unknown dedi ki...

merhaba mehtap
haklısın hepimize olur böyle haller
dilimiz bunları söyler elimiz yazar da önemli olan
galiba yüreğimizin söylemesi ve aklımızı ikna etmesi
huzurun ilk şartı kafa-kalb izdivacını sağlamaktır ya o hesap
teşekkür ederim sevgiler

Alev dedi ki...

Dünyaya yaşamaya değil ölmeye geldiğimizi kabul edersek sorunlar önemini yitirir.Cennete gitmek için önce ölmek gerekir.Ölmekten korkanın aşk iddiası yalandır.Ayrıca Bediüzzaman aksini iddia etse de kader en azından dünyada adil değilir.Eğer kader adil olsaydı Allah kıyamet gününde adalet terazileri kuracağını söyler miydi?Hakka ve hakikate tapanlar bu güç Allah bile olsa güce tapanlardan daha dürüsttür.Ve gerçek şudur ki asla gerçek bir adalet olmayacaktır.Bunu farkedip itiraz edenlere güç tanrısının cevabı Kuran'da açıktır:Ben Allahım hesap sorarım kimse bana hesap soramaz.Yani imtihan,iyilik,helal,haram kavramları gerçek birer adalet içermezler.Sadece en güçlünün gücüne boyun eğip paçayı kurtarma derdinde olanlar Allah hakkında samimi konuşamazlar.Oysa ki iyiliğn olduğu kadar kötülüğn kaynağı da Allahtır.O'nun izni ve takdiri dışında kim ne yapabilir?Tek yapabileceğimiz bizim hakkımızda iyilik dilemesini istemek(dua)ve bizi bir böcek gibi ezmemesini ummaktır.Gerçekler ağır gelebilir ama kendini kandırmaktan iyidir.Söylediklerimin aksini iddia edenler eğer emrolundukları gibi dosdoğru ve süslü sözlerindeki kadar ihlaslı olduklarına inanıyorlarsa boşyere imtihandan dem vurmasınlar,hemen şimdi ölmeyi dilesinler ve Cennete gitsinler de ben de yeryüzünde kaç tane dürüst insan kalmışsa onlarla huzur içinde yaşayayım.Ölünce de güce tapanlarla cennete gideceğime Hakk'a tapanlarla cehenneme gitmeyi tercih ederim.Zira her tarafından vıcık vıcık korku akan bir kulluk gösterisini Allah varoldukça çekemem ben.

Unknown dedi ki...

alev'e
gerçekten Hakk'a teslim olmak istiyorsan mitolojiden arınıp sahih kaynaklara dönmelisin
inan teslim olduğunda kendisiyle de hayatla da barışıyor sana iki dünya saadeti dilerim

alev dedi ki...

Bahar gelsin'e...Benim söylediğim hiçbir şey mitolojik değil kaynaklarım bizatihi Kuran,Sünnet,Fıkıh,Kelamdır.Hak dediğin de adil olur.Ama daha önceki yorumumda söylediğim gibi Allah'ın adalet diye bir derdi yoktur.İtiraz edeni de açıkça gücüyle susturur.Ben yaparım sen katlanırsın,ben hesap sorarım sen itiraz edemezsin der.Teslimiyet konusuna gelince Allah da dahil olmak üzere herhangi bir gücün keyfini kabul etmek ancak korkaklıkla mümkündür ve güce tapanlara göredir.Benim Hak'tan kastettiğim akıl verilen ve imtihan edildiği dinlerle kendisine bildirilen insanın din adına dahi olsa haksızlığı kabul etmeme hakkının kendisine teslim edilmesidir.Yoksa Allah'a teslim olmamak gibi bir durum hiçbir yaratılmış için fiilen mümkün değildir.Hayatla ve ölümle patronun kim olduğunu açıkça gösterir bize Allah.Sorun şu ki kimse kendine kötü davranan,haksızlıkları helal eden güçlünün keyfini dinle bile zayıfın hakkından üstün tutan patronunu sevemez.

Unknown dedi ki...

bu mevzular hassas mevzular düşüncelerinizi belirtme zahmetinize teşekkür ederim lakin imam-ı azam dı sanırım imanla ilgili konuları konuşurken başında kuş varmışcasına hassas davranırmış ben bir dinbilimci değilim alim hiç değilim demek ki daha hassas olmalıyım o yüzden inandığım gibi yazdım umarım idrak bezmi denen noktaya bir gün gelebiliriz ,hep beraber saygılar,sevgiler

kuşçu şems dedi ki...

Bu güzel yazınız için binlerce teşekkürler.
“Dost, yanında sesli düşünebildiğin kimsedir.” Demişsiniz. Çok doğru bir söz. Ve ne mutlu ki bana benim yanında her zaman sesli düşündüğüm bir dostum var. Aklıma gelen her şeyi rahatlıkla söyleyebildiğim her derdimi anlatabildiğim her düşüncemi paylaştığım, zor anlarımda yardım istediğim, akıl danıştığım zor anlarında yanında olmak istediğim bir dost. “Dost, Tanrının bize vermeyi unuttuğu kardeşimizmiş” diye bir söz okumuştum bir yerde. Aynen bu sözdeki gibi dostum benim gerçekte olmayan ama her zaman özlemini çektiğim kız kardeşim gibidir. İnsan nasıl ki kardeşinin kötülüğünü istemez, hep yüzü gülsün ister bende hep dostumun yüzünün gülmesini isterim. Bazen gerçek kardeşler arasında olduğu gibi canını yakarım, Onu üzerim ama başka birinin Onu üzmesine katlanamam. Tanrı’ya binlerce kez teşekkür ediyorum Sanal da olsa bana yıllardır istediğim kız kardeşimi sanal olarak dahi olsa verdiği için. İyi ki varsın kardeşim.Bana gerçek kardeşlerimden daha yakın olduğunu bilmeni isterim.

Unknown dedi ki...

güzel yorumunuz için teşekkür eder sizi bloguma her zaman beklerim demi bir denemeyi de okumanızı tavsiye ederim
sevgiler

dertsiz_coban dedi ki...

Dışarı bakan düş kurar içeri bakan uyanış yaşar.

Başkalarını sevmek için önce kendini sevmen gerekir.başka birine kalbini açtığında hayatında da güzel bir şeylerin oluşmaya başladığını göreceksin...

Unknown dedi ki...

buna da tamam dertsiz çoban yollarını da gösterin ama böyle bir cümle yazıp kaçmak olmaz

dertsiz_coban dedi ki...

Yolları bilseydim şimdi sanal alemde yorum yazmak yerine gerçek alemde yolculuk yapıyor olurdum bahar gelsin. Ben de yolu arıyorum.Ama bildiğim bir şey var.Geleceğe yönelik gerçek cömertlik şu an mevcut olan her şeyden vazgeçmeyi gerektirir. Vazgeçerim diyen var mı?

Unknown dedi ki...

sayın dertsiz çoban bunlar iyi hoş da sorularım hala cevap bekliyor mesela
insanlara inanmamalı ve diğerleri

dertsiz_coban dedi ki...

Sorular demekle neyi kastettiğinizi anlıyamadım ama insanlara güvenip güvenmeme konusunda Yaratandan başka kimseye güvenmemek lazım derim. Ama insanlara güvenmemek lazım derken insanları sevmemek lazım gibi bir manada çıkmasın. Her ne olursa olsun her insana en az bir kez güvenmek lazım. Eğer sizi kandırırsa o onun ayıbıdır. Aynı insan sizi iki kez kandırırsa o da sizin ayıbınızdır. Siz iyi iseniz herkes iyidir.Siz bir şakacıktan kötü olmayı deneyin bakın etrafınıza.Size iyi olanlar hala iyi olmaya devam ediyorlar mı?

Şu dünyada herkes bir şey olma derdinde.Herkes birilerini geçme yada bir şeylere sahip olma derdinde. Bu böyle sürdüğü sürece her şey boş. Çevirin başınızı da biraz hayvanlara bakın. Hangi hayvan yarın endişesi taşır hangi hayvan geçmişinde takılı kalır. hepsi o anı yaşar ve hepsi yaratılış gayeleri için verilmiş olan yetenekleri ile anı yaşarlar ve yaratanlarına borçlarını ödeme gayretindedirler. çok sevdiğim bir hikayeyi daha sizlerle paylaşmak isterim. Padişah atı ile sokaklarda gezerken bir dilenciye rastlıyor.Dilenciye bir kese altın atıyor.Dilenci karnını doyuruyor ve geri kalan altınları dağıtıyor. Padişah aynı dilenciyi akşamüstü yine dilenirken görünce kızıyor ve "daha bu sabah sana bir kese altın verdim.Neden hala dileniyorsun" der. Dilenci sabah karnını doyurduğunu ama şimdi yeniden acıktığını söylüyor.altınları ne yaptın diye sorunca da fakirlere dağıttığını söylüyor.Neden hepsini dağıttın da kendine akşam yemeği için ayırmadın diyor padişah.Dilenci: Akşama çıkacağımın garantisi yoktu, diyor. saygılarımla

Sabiha Gazeloğlu dedi ki...

Harika bir yazı yazmışsınız Funda hanım, ne güzel...
Geçen sene yazılmış ancak daimi geçerliliği olan anlamlı ve duygulu...
Mevlana esintileri olan yazınızı içtenlikle okudum. Sevgiler...

Unknown dedi ki...

merhaba sabiha gazeloğlu
öncelikle hoşgeldiniz
yaşam boyu belalar çıkacak karşımıza her dem taze bir yazı olacak yani bu:)
bir de yazıyı yazan benim handan güler funda hanım beğenip bağlantı ile blogunda link veren arkadaşımız...bilginize:))
sevgiler

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin