16 Ekim 2009 Cuma

çarpıcı satırlar...


"ETİYLE VE KANIYLA YAZANLAR "
...
"Bir yazısında Enis Batur (günce miydi yoksa, yoksa söyleşi mi?), en saldırgan sorunun 'nasılsın?' olduğunu söyler ki, bu doğrudan varoluşun kalbine bir hançer saplamak gibidir.
'Ne zamandır ertelediğim her acı,
Çıt çıkarıyor artık, başlıyor yeni bir ezgi' diyor Nilgün Marmara ve ertelenen acıyı deşen o gizil saldırıyı, 'nasılsın?'ı çıt çıkarmanın bir biçimi olarak niteliyor.
O halde, bireyin yaşama hastalığını yoklayan her öykü, 'cam kelepçeye evet' der :
"Ilık bir süzülüşle/geri dön hayat/bırakma yeryüzü salına/tünemiş pek kara kuşlar/örtsün bakışımı/görmek acısı sürsün/pencere tutsağının/düşsün hayatı suya..."
Nilgün Marmara, Özlü, Burak, Atay ve Karasu ile akrabadır tedirginlikte.
Kimisi, yaşamın özündeki şiirsel mantığı yazar, kimisi, yeryüzüne tünemiş kara kuşların büyüsünü. Acı ile tatlı, aynı tecellinin iki ayrı yüzüdür gerçi. Cemal ve Celal Allah'ın iki ayrı elidir, ne ki, bir Elçi (as) sözü, 'Allahın iki eli de sağ elidir, yani yaşamda baskın olan veya aslolan Cemal'dir' der. Kaybedenler, Celal sillesiyle parçalanmış ruhlardır, daha doğrusu, Celal'in tokadıyla paramparça olmuş ruhların dilleridir.
Edebiyatımızın bu kara yazıcılarını kabusçulukla suçlayan kolaycı yaklaşımlar, kendilerine, 'nasılsın?' diye sorulduğunda, 'iyidir' deyip geçen ve bu sığlığı tevekkül sananlardır. Oysa 'iki dünya' arasında yarılmış bir toplumun ve onun 'birey'inin acısını bize en çok Özlü ve Atay anlatır ki, edebiyatın varoluşsal anlamı üzerine kafa yoranları da en çok onlar ilgilendirmelidir.
Onların 'canı sıkıntı sınırı'dır Marmara'nın ifadesiyle.
Onlar, "yollarda. Okurken. Pencereden caddelere bakarken. Giyinirken. Soyunurken. Herhangi bir kahvenin içinde oturan insanlara gelişigüzel bakarken. Hiç bir şey aramazken. Herhangi bir kahvede oturan insanları görmezken, başka olgular düşünürken. Yosun kokusunu yeniden duymaya çalışırken, bir kavşakta karşıdan karşıya geçerken, arabalar dünyasında yaşadığını son anda algılarken, büyük bir bulvarın tüm kahvelerinde oturanlardan hiç birini tanımazken, bir mağazadan gelişigüzel yiyecek seçerken, ya da bir satıcıdan herhangi bir malı isterken, aynı anda özlem ve yalnızlıkları düşünürken, gidenleri, gelenleri, bölünenleri, ölenleri, doğanları, büyüyenleri, yaşamak isteyenleri, yaşamak istemeyenleri özlerken, severken, sevilirken, sevişirken, hep yalnız değil miyiz?" diye sorarlar. "...
SADIK YALSIZUÇANLAR

YAZININ TAMAMI İÇİN:
http://www.sadikyalsizucanlar.net/eskisite/turkce/guzeran/elestiri/etiylevekaniylayazanlar.html

7 yorum:

Adsız dedi ki...

"Nasılsın?" sorusunun varoluşun kalbine hançer saplaması ilişkisini kuramadım :)

Unknown dedi ki...

BELKİ YAZININ BAŞI VE SONUNU DA OKURSANIZ KURABİLİRSİNİZ NİRVANA
ÖYLESİNE SORDUĞUMUZ BİR SORU NASILSIN AMA ASLINDA NASIL OLDUĞUMUZ DERİN BİR MEVZU VAROLUŞUMUZU SORGULATMASI GEREKEN BİR SORU AMA BİZ YÜZEYSEL YAŞIYORUZ HERŞEYİ BU HIZ ÇAĞINDA:))İYİSİNİZDİR UMARIM:)))

Adsız dedi ki...

:) Açıklama için teşekkür ederim,Allah'a çok şükür iyiyim, ya siz?

Adsız dedi ki...

:) Açıklama için teşekkür ederim,Allah'a çok şükür iyiyim, ya siz?

Unknown dedi ki...

hamdolsun iyiyim nirvana
Yaradan'a hamdolsun,yaratıp imtihan edene ,imtihandan geçirip zafere erdirene ,Rahman olana Rahim olana hamdolsun" diyordu ya şair mısralarında iyiyiz diyelim iyi olalım inş.:))

Adsız dedi ki...

Amin cümlemize nasip eylesin Yarabbim bize bu zaferi :)
en büyük mutluluktur Yaradanın yari olmak,takılır ama düşmezsin,üşürsün ama donmazsın
Allah bize en büyük mükafatı vermiş,bizi bu mükafatın değerinden ayırmasın

Unknown dedi ki...

amin amin nirvana, sağol:)))

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin