6 Nisan 2010 Salı

DÜNYADA ÖLÜMDEN BAŞKASI YALAN...SİMÜLASYON KURAMI


SİMÜLASYON KURAMI ÜZERİNE NOTLAR VE SÖYLEŞİLER


Yazar Prof.Dr. OĞUZ ADANIR-9 Eylül Üniversitesi Sinema bölümünde öğretim görevlisidir.

Lisans, master, doktora eğitimini Fransa’da yapmış olan yazar bir Jean Boudrillard hayranıdır. Bu düşünür ülkemizde üzerinde çok çalışılmış biri değil, dünyada da çok anlaşılamamıştır. Düşünürün makaleleri genel olarak sosyoloji ve felsefe üzerine yazılmış. Kitap ise yazarın düşünür hakkında yazıp dergilerde yayınlanmış makaleleri ve düşünürle yaptığı söyleşilerden oluşuyor.

Şimdi de kitaptan kısa kısa paylaşımlarda bulunmak istiyorum. Simülakr görüntü demektir. Simülasyon Evreni de bir görüntüler alemidir. J.B. tarafından 1980’lerde ortaya atılmış bir kuramdır. Buna göre; batı bitmiştir. Tarihi misyonunu gerçekleştirememiş, başarısız olmuş ancak tüm dünyayı koloni sistemi ile sömürdüğü için hala gücü elinde bulundurmaktadır. Ve bu güçle kendi bitmişilğini gizlemek için simülakr=görüntüler alemi oluşturmuştur. Yeni dünya düzeni denen bu yapıya j.b yeni dünya düzensizliği der. Dünya üzerinde fırtınalar koparan ideallere konu olan düşünce akımları bir bir yıkılmış, Maksizm rüyasının sonuna gelinmesiyle sol çöktüğünden sağ da niteliğini kaybetmiştir. Çünkü herşey zıddıyla bilinir. Solu ayakta tutan sağ kutuptur. Kutuplar yitince sağ da sol da kalmamıştır. Eskinin marksistleri rüyalarının gerçekleşmeyeceğini anlayınca iktidara talip olmuşlar ve idealleri bırakmışlar, düzenin yani düzensizliğin parçası olmuşlardır.

Simülasyon evreninin en önemli taşıyıcı unsurları başta T.V., gazete vb. olmak üzere kitle iletişim araçlarıdır. TV.’den akşama kadar binlerce görüntü akar. Bir savaş haberi ile deterjan reklamı aynı duygusal ve düşsel açıdan verilir. Duyarsızca sunulan görüntüler nesnece de aynı duyarsızlıkla algılanır. Bir oyunun içinde yeraldığını anlayanlar çaresizlik duygusuna kapılır. Kişiler rayting, performans, başarı, anket, referandum gibi araçlarla sistemin içinde tutulur ki, bir oyunun içinde oldukları gerçeğini daha geç farketsinler. Hız ve bunca çok program yapılması da dinamik görüntü vermek içindir. Batının durağanlığını gizleyecek perdelerdir bu hızlı görüntüler, yetişilmez zannedilen programlar. T.V. nin kapatma düğmesine bastığınızda ise çevrenizde hiçbir şeyin değişmediğini anlarız .Ama içindeyken anlaşılmaz, tıpkı 1000 km hızla giden bir uçaktan dışarıya baktığımızda duruyoruz yanılsaması gibi.

Batı’da demokrasiler iyi hale gelmeden kötü hale gelmiş, milliyetçilik, ırkçılık, tutuculuk iyice yükselmiştir. Türkiye vb. üçüncü dünya ülkelerinde ise henüz tam bir demokrasi olmadığından, Batıdan daha iyi nitelikte evrensel değerlere sahip demokrasiler üretilmesi şansı vardır. Ancak demokrasinin bugün bizde olduğu gibi parodi niteliğinde kalmaması için kollektif olarak benimsenmesi, halkça bir gereksinim olarak algılanması sonucunda gerçekleşmesi gerekmektedir.

Madem Batı bitti, peki Batı’yı terk mi edelim ? Hayır, ama başka sistemler de incelenmeli, aydınlar sadece çeviriler üzerinden açıklanan teoremlerle yetinmeyip kendi değerlerini ve evrensel ölçüleri baz alarak yeni kuramlar ortaya atmalıdır.

Modernleşme Avrupa’da belli bir düşünsel ve yaşamsal süreç sonrasında 200 yılda varılan bir nokta olduğundan tam manasıyla yerleşmiştir. Ancak Türkiye’de cumhuriyetle beraber hiçbir süreç geçirmeden tepeden inme bir şekilde hayata geçirildiğinden bazı aydınların dışında modernleşmeyi algılayan olmamıştır. Halk bazında sadece şekilde kalan modernleşme 1950’lerden itibaren gelen iktidarlarla sekteye uğratılmıştır. Böylece zihnen elli yıl geride kalan ülkemizde sağ sol, islamcı marksist hiçbir düşünce akımı entelektüel derinlikte tartışılma şansı bulmamıştır. Bu zihniyet politik, militer, dinsel her alana hakim bir lider çıksın biz de sorgulamak yerine liderden aktarma yoluyla öğrenelim şeklindedir ve genele hakimdir.

Modernleşme kavramı şu açıdan önemlidir: Simülasyon evreni bütünsel olduğundan bazı alanlarda yaşanan simülakrlar yeterli değildir. Tam olarak modernleşememiş toplumlarda simülasyon da tam olarak var denemez. Türkiye vb ülkelerde çekilen film ve dizilere bakılarak tam bir modernleşme yaşanmadığı görülebilir. Buradaki filmler daha çok melodramik olsa da bu batıdaki melodramlardan farklı bir yapıdadır. Çünkü genelde kişisel yazgı ile alakalıdır. Burada mutluluk öbür dünyaya bırakılır ve gelenler ağlamak amaçlı geldiğinden ağlar, rahatlar, gider. Gençler ve çocuklar ise sadece vakit geçirmek niyetindedir.

Modernleşememiş toplumlar tamamen ahlaklıdır denemez, yolsuzluklarda bunlar batıdan ileridedir. (Demek ki ne deve ne kuşuz süt kesilince çökelek yapma şansı vardır ama tereyağ bozulmuşsa sadece zehirler.) Ahlak konusunda suç sadece iktidarlara, yöneticilere verilemez. Bu özne nesne arasındaki suç ortaklığının sonucudur.

Ancak gelenekçi Japonya, Hindistan, Mısır, Türkiye, Tunus, Brezilya vb ülkelerde simülakrlar gerçeğin yerini henüz alamamıştır.

Gerçek ve gerçeklik kavramına İslam Ansiklopedisi’nde yer verilmemiştir. Hakikat kavramı içinde değerlendirilmektedir.

Üçüncü dünya ülkeleri akılsızlıkları yüzünden mi geri kaldılar? Hayır, Batı sömürdüğü kolonilerle hiçbir zaman diyalog kurmadı, işbirliğine gitmedi ve gerçek anlamda gelişme götürmedi. Buralardaki kültür kalıntıları ve din faktörünü çok da etkileyemedi. Bu sömürge ve sözde modernleştirme hareketine karşı çıkan da olamadı. Sadece İran bunu kabul etmeyip sistemini kurmayı başardı.

Fas örneği de batının kültürsüzleştirme haraketinin başarısız olduğunu kanıtlar. Fas’ta yönetime hakim zengin bir yerel burjuvazi, batılılaşmış aydınlar dışında değişen bir şey olmamıştır. Halk arasında İslamiyet hala dipdiridir. Zaten batı gittiği yerlerden çekilirken ardında ya askeri despot rejimler ya da zenginleştirdiği elit azınlıklar bırakarak onlar aracılığıyla etkilerini sürdürme kaynakları sömürme çabasındadır, çünkü Batı artık durağanlaşmıştır.

Tarih, Batı’nın kendine armağan ettiği bir lükstür. Bu onların tarihidir. Biz herşeyi çevirilerden okuyoruz. Aydınlarımız orijinal fikirler üretmek yerine çeviriler üzerinden çalışıyor, yayın dünyası da populer düşünürlerin kitaplarını çok satanlar felsefesine göre yayınlıyor böylece düşünürler tam manasıyla idrak edilemiyor.

İslamiyet bugün dünyada süren 4. Dünya savaşının tam ortasındadır. Ama özgündür. Özgünlüğün iyisi kötüsü olmaz. Batıda iyi ve kötü islamiyet kavramları hakimdir ama siz iyi batı kötü batı deseniz bu batıda kabul görmez çünkü kültür emperyalizminde hala hakimiyet batınındır.

Biz eskiden batılılaşarak zenginleşeceğimizi zannediyorduk ama sadece şeklen modernleşerek bir yere varamadığımızı, zenginleşemediğimizi gördük. Bunun üzerine daha üstün bir kültürel ve bilimsel çabayla neler yapılması gerektiği sorgulanmaya başlandı. İşte Türkiye vb. ülkeler bu aşamadadır, ancak bu kolay değildir.

Simülasyon evreninde yalan haber yok çünkü alem yalan.

Disneyland 2.dereceden bir simülakrdır. Çünkü asıl işlevi insanlara birincil derecedeki bu simülasyon aleminde yaşadıklarını unutturmaktır.

SİNEMA VE SİMÜLAKR:

7-13. alıntılarda detaylandırılmıştır. J.B.nin yüzlerce makalesi arasında 2 sinema filmi ve bir diziye yer verilmiştir. Yazar düşünürün genel görüşleri üzerinden değerlendirmeler yaparak sinema üzerine de bir makale yazmıştır. İyi bir sinema izleyicisi olan düşünür sinemanın idoller üreten çağdaş bir mit olduğunu savunmuştur.

Son 30 yılda (Bu ifade bundan 10 sene önce yazılmıştır) Batı’da ve onun yansıması olan Amerika’da istisnalar hariç özgün yapıtlar yoktur. Dolayısıyla kuramlar da yoktur.

TRUMAN SHOW, SİMÜLASYON EVRENİ için güzel bir örnektir. Bu evren bir tekrarlar ve yinelemeler alemidir.

MATRİX tam bir ses ve görüntü bombardımanı olup simülasyon için iyi bir örnek değildir.

GOSTA GAVRAS’ın MAD CİTY’si ise en iyi örnektir.

Gerçekten “Yapay”a geçişin en önemli temsilcisi STEVEN SPİELBERG’tir. JAVS, DUEL, gibi filmler çok seyredilse de hedef çocuklar, gençler, cahiller ve yarı cahiller olduğundan 6 milyarlık dünyada o hasılatları yaptıracak o kadar aptal bulunur.

İNDİANA JONES, FOREST GUMP, E.T, JURASSİC PARK gibi yapımlarda başroller insanların değildir. İnsanlar ancak yardımcı oyuncudur.

DİCK TRACY gibi, çizgi kahramanlarla insanların birarada oynadığı gerçekle ilgisi olmayan hayal ürünü öyküler de artmıştır.

Sonuç olarak; kitaptan bize kalan modernleşmenin nihai sonucu simülasyon evrenine girmeden ama entelektüel derinliğimizi de artırarak taasubi bakıştan sıyrılıp ülkemiz için belki de dünya için özgün modeller üretmemiz gerektiğidir.

HANDAN GÜLER


EMRE AYDIN'DAN DÜNYADA ÖLÜMDEN BAŞKASI YALAN

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin