6 Ağustos 2010 Cuma

İşte ilk söyleşim: Tabi ki Sadık Yalsızuçanlar ile...



Herkese merhaba KALEM ŞAH için ilk söyleşimi yaptım buradan soruları paylaşıyorum:))
cevapları merak edenleri de KALEMŞAH'a bekliyorum:))

 KALEMŞAH’TAN MUHABBETLE…
Kalemşah, yayın hayatına yeni merhaba diyen bir oluşum. Yapıyı meydana getiren arkadaşlar isminiz etrafındaki haleye tutulmuş bir avuç sevdalı. Bu nedenle bu köşemizin ilk konuğu siz olun istedik.  Genç bir site olarak öncelikle bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ediyor, geleceği inşa sürecinde hepsi birer altın değerindeki eserlerinizin ve sözlerinizin şimdiden gönüllerde hak ettiği yere ulaşmasını diliyoruz.
1-Eser sayınızla yaşınızı oranladığımızda günleri 48 saate çıkarmış olduğunuz kanaati hasıl oluyor. 60’ı aşkın eser vermek herkesin harcı değil. Bir çok söyleşi serileri yapıyor, üniversitede derslere giriyorsunuz. Yeni bir sanat merkezinde kurmaca metin yazarlığı derslerine de başladığınızı biliyoruz. Neden bunca koşuşturma?
2- Genel olarak sizin eserlerinize baktığımızda asıl okur kitlesini gelecek zamanlarda bulacağını düşünüyoruz. Hep son kitap üzerinden konuşulur ama biz ilk kitabınıza gitmek istiyoruz. Bu günlerde yeniden yayınlanan ŞEHİRLERİ SÜSLEYEN YOLCU VE GERÇEĞİ İNCİTEN PAPAĞAN adlı ilk öykü kitaplarınızın gönlünüzdeki izdüşümü nedir? Bu soyut öykülerin çıkışı nasıl bir örüntü sonucudur? Ve o yıllarda okuyucusunu bulmuş mudur? Yeni okuyuculardan geri dönüşler alıyor musunuz?
3-Kemikleşmiş okur kitlenizin oluşmasında en etkin eserlerden olan YAKAZA’ dan bahsetmeden geçmek olmaz. İlk romanınız olan YAKAZA da okuyucuyu böylesine büyüleyen şey neydi? Bu gün sayısız kitaba imza atmış, bir çok ayrı alanda eser vermiş birisi olarak geriye dönüp bakınca ne görüyorsunuz YAKAZA’ da, sırrınızı bizimle paylaşır mısınız?
4-Bize biraz da yazma sürecinizden bahsedebilir misiniz? Yeni bir eserin geldiğini nasıl anlıyorsunuz? Fizyolojik ve  psikolojik açıdan ne tür değişimler yaşıyorsunuz? Eser bittikten sonra neler oluyor, yeni bir yazım sürecine nasıl geçiyorsunuz?
5-Yazmak ve okumak dışında kendinizi sağaltmak için ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? Her sanatçıda olduğu gibi estetik yönünüzün çok kuvvetli olduğu eserlerinizdeki sinematografik anlatımlardan da belli oluyor.Fotograf çekmek, resim yapmak gibi girişimleriniz var mı yoksa sadece iyi bir takipçi misiniz?
6-Sinema kuramı ile ilgili çalışmalarınız ve TRT’de yaptığınız belgeseller gösteriyor ki, Türk sinemasının sizin gibi gözünü hakikate dikmiş kişilerin yepyeni soluklarına ihtiyacı var. Bu yönde çalışmalarınız var mı? Hatta bir okurunuz  Cinema Paradiso filmini çağrıştıran kendi çocukluğu ile ilgili bir senaryo çalışması yapmayı düşündü mü diye sormamı da istemişti. Sahi nasıl sinemayla aranız?
7-Yazdıklarınızı kronolojik bir sıraya koyup incelersek dilinizde bariz bir sadeleşme olduğunu söyleyebiliriz. Ama kelimeler renk değiştirse de kalbe dokunan hallerinden bir şey kaybetmiyorlar. Sizce bunun sebebi nedir?
8-Sizi çağdaşlarınızdan farklı kılan özelliklerden birisi de hem doğu hem batı kaynaklarına hakimiyetiniz. Tabi ki binlerce sayfa eser okuyarak geldiğiniz bu noktadan yazıya sevdalı genç okurlara ne tür tavsiyeleriniz olur? Mesela batı, doğu ve öz kaynaklarımıza dair mutlaka okumamız gereken üçer eser ismini istirham etsek bize neler söylersiniz? 
9- Sizi heyecanlandırdığını belirttiğiniz bir çalışmanız da yeni çıkan kitaplarınız arasında yer alan ANADOLU MAYASI. Uzun bir süre emek verilmiş olan bu çalışma, 13 bölümlük bir belgesel ile bir yıldır sürdürdüğünüz söyleşi dizisinin kıymetli bir armağanı gibi. Anadolu Mayası sözcük öbeğinin çekimi etrafında oluşturulan düşünce çemberinden beklenen nihai amaç nedir, bu mayanın tekrar tutması gelecek günler için neyi ifade etmektedir?
10-Gerçeği öznel deneyimler sonucu sahiplenebildiğimiz yargısını çok doğru buluyor ve metinlerinizin  ne kadar metaforik olsa da tecrübelerinizden doğduğunu ifade ediyorsunuz. Bu noktada şu soru aklıma geliyor, yazar yaşamadığı bir şeyi anlatamaz mı? Yani bir cinayeti anlatmak için katil, bir tecavüzün acıtıcılığını aktarabilmek için mağdur olmak mı gerekir?
11-Bir yazınızda, “Yakınlaştıkça birbirine karşı körleşiyor insanlar”  diyorsunuz. Kendimiz dışındaki herkes öteki iken nasıl bir yakınlık kurmalıyız ki ötekiyle körleşme yaşamayalım?
12-Aşk ve sevgi günümüzde içi boşaltılmış kavramlar haline geldi. Oysa siz “İnsanın kendi doğasının kuytularını görmesine neden olan, ona ruhunun farklı fotograflarını gösteren gerçek aşktır.” diyorsunuz. Acaba ölüm gibi habersiz çıkagelen aşkı nasıl tanıyacağız? Takılıp kaldığımız mecazlardan hakiki aşka nasıl kanatlanacağız?
13-“Sanat yapmaya başlayınca kaybolur, kedi için mırıltı neyse insan için şiir odur”  manasında bir aktarımda bulunuyorsunuz. Öyleyse hakiki şiir okuruna ne söyler?
14-İlk kez sizin eserlerinizde karşılaştığım ve çok etkilendiğim bir anekdotta şöyle diyor Ebu zer, “Yalnızlık zor değil mi?” diye soranlara. “İnsanlarla daha zor!”  Ne olacak yalnızlığımıza sığışamadıkça sahte beraberliklerde tükettiğimiz yaşamlarımız? İnsan nasıl kurtulur yalnızlıktan, modernite ile kirletilmiş mutsuz bir dünya fotografından, köleleştikçe özgür olduğu sanrısını yaşamaktan?
15-Şöhret zehirli bir baldır der büyükler. AÇIK DENİZ isimli bir programa başladınız .Televizyonun yadsınamaz gerçeği olarak programla  birlikte mutlaka okur-hayran kitlenizde bir değişim ve artış olmuştur. Egoların şişirildiği günümüzde herkes şöhretin yani zehrin peşinde. Bu konuda siz nasıl bir reçete uyguluyor, egonuzu nasıl kontrol altında tutuyorsunuz?
16-Son olarak okumayı ve yazmayı hayatlarının merkezine oturtmuş genç arkadaşlarımıza neler söylersiniz? Gündemi takip etmek, gazete okumak, sosyal paylaşım alanlarında yapılan sanal gezintiler birer vakit kaybı mıdır? Goethe’nin, “Allah’ım! Hayat ne kadar kısa, sanat ne kadar uzun” diye yakındığı söylenir. Milyonlarca kitabın yayınlandığı bir dünyada gönül ülkesinin sahilline ulaşmak isteyenler nasıl bir okuma süreci takip etmelidir?
Vakit ayırdığınız için teşekkür eder, daha nice güzel eserler sunacağınız hayırlı, sağlıklı bir ömür dileriz…
Kalemşah Ekibi Adına Handan Güler        








4 yorum:

Adsız dedi ki...

Sadık bey,bi yakınını tanıyorum aslında çok tanıyanı var çevremden;ve her kes ne kadar çalışkan ve tabir-i caizse okuma delisi biri olduğundan bahsediyor.Ve çayı ne kadar çok sevdiğinden:) öyle paylaşasım geldi hadi görüşürüz madem

handan dedi ki...

çaydan ziyade sade kahvedir sadık beyin abı hayatı:)) sevgili zakkeum paylaşımın için sağol

mai dedi ki...

handan hanım burdanda tebrik etmek istiyorum..
söyleşiniz çok güzel olmuş..
sorular ayrı cevaplar ayrı güzel..
tekrar tebrikler...

handan dedi ki...

teşekkürler mai

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin