18 Ağustos 2010 Çarşamba

Ne çok acı var..."Anneler ve Kızları" filmi üzerine...


Yönetmen
Rodrigo García
Senaryo
Rodrigo García
Görüntü yönetmeni
Xavier Pérez Grobet
Müzik
Ed Shearmur
Kurgu
Steven Weisberg
Oyuncu yönetimi (kasting)
Heidi Levitt
Tür:
Dram
Yapım:
ABDİspanya 2010 125 dakika (Renkli)
Dil:
İngilizce
Internet adresi:
www.sonyclassics.com/motherandchild/
 Yıldız oyuncuların bir araya geldiği, üç kadının kesişen hayatlarını konu alan dokunaklı bir dram: Gabriel Garcia Marquez’in oglu Rodrigo Garcia’nin son filmi, kadınlık ve annelik kavramlarını mercek altına alıyor.

40 yıl kadar önce başlayan hikâyede 14 yaşındaki bir kız hamiledir ve bebeğini evlâtlık verir. Bugüne geldiğimizde üçü de hayatlarının kontrolünü ele almaya çalışan üç ayrı kadınla karşılaşırız.

Elizabeth (Naomi Watts), güzelliğinin farkında olan ve bunu yararına kullanan başarılı ve zeki bir avukattır. Ne zaman bir konuda galip gelemeyeceğini veya durumla başa çıkamayacağını anlasa, cazibesini kullanır; bu patronuyla (Samuel L. Jackson) romantik bir ilişkinin başlangıcına yol açacak olsa da ya da gereğinden fazla arkadaşça davranan komşusu ve kocasını (Carla Gallo ve Marc Blucas) kontrol etmek için de olsa cazibesini kullanmaktadır. Karen (Annette Bening) ise yürekli ama bunu asla göstermeyen bir sağlık uzmanıdır. 14 yaşındayken doğurduğu kızını evlâtlık vermiş ama bunu hiç atlatamamıştır - acısı onu etrafındaki herkese karşı acımasız ve sert bir hale getirmiştir, iş arkadaşı olan ve ona ilgisi açık olan Paco’ya bile (Jimmy Smits). Lucy (Kerry Washington) de kocasıyla çocuk sahibi olamamış ve hep hayal ettiği aileye sahip olmak için evlatlık almayı plânlayan bir 20 yaşında bir kadındır. 3 kadının hikâyesi annelik duygusu etrafında birleşir.
 

Kişisel kanaatim: Etkileyici bir filmdi. Epeydir sinemada film izlemeye fırsat bulamamıştım dün akşam gece 22.00 seansında seyrettim ve iyi geldi diyebilirim. Gerçek bir dramdı. Dramaları severim. Bazen bize sahip olduklarımızın fazlalığını anımsatır. Batının kemikleşmiş genel sorunlarının, güçlü devletin koruyucu tavırlarına rağmen mutsuzluğa sürüklediğinin güzel bir anlatımıydı film. Aile kavramından yoksunluğun acısı, anneliğin içgüdüsel dolayısıyla evrensel dili hemen sarıveriyordu izleyiciyi. Fıtrata ters düşen bir hayat, bireyselliğini sağlamış, kendi ayakları üzerinde duran, bugün toplumuzdaki kadınlara rol model olarak sunulan ve bir çok dizi ile gençlerin zihinlerine kazınmaya çalışılan hayatların hiç de mutluluk getirmediğini gösteriyordu. Meşru dairenin zevkine çağırıyordu, daire dışındaki acıların yakıcılığını muhteşem şekilde resmederek.Ama yine de ağır bir dram, insana Cahit Zarifoğlu'nun Yaşamak'ında dediği sözü tekrarlatacak kadar : "Ne çok acı var!"    

2 yorum:

havvaca dedi ki...

yorumunuz çok güzeldi...Benim içinde yaşadığım hayatta ise bireyselliğimiz maalesef çok fazla yok...Ailemdeki herkesin konuşma hakkı var...kocam , babam, kaynanam vb... yine de allaha şükrediyorum...bazen bunaltıcı olsa da...

Unknown dedi ki...

sevgili havvaca
şükretmeli...herşeyden önce bir aileye sahip olduğumuz için:))
ama biraz sesinizi de çıkarın derim...sus...sus...patlıyor insan:)) eşinize seyrettirebileceğiniz güzel bir video tavsiye edeceğim, denenmiştir, garantilidir:))
http://www.dailymotion.com/video/x8ghla_asm-yldrm-bukce-kadn-dili_music

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin