26 Mart 2011 Cumartesi

22. Ankara Uluslararası Film Festivali-1



 


Bir türlü geçmeyen gribim nedeniyle çok fazla filme gidemesem de şimdilik festivalde dört gösterime katıldım. Orada izlediğim kısa filmlerden  seçtiklerimi kısa notlarla paylaşmak istiyorum.
Festivaller hem kaliteli filmler bulmak hem de sinema üzerine düşünmeye yoğunlaşmak açısından oldukça faydalı etkinlikler. Ayrıca bilet fiyatları da oldukça uygun.Mesela bu yıl filmler 5 tl, kısa filmler de 2.5 tl.Fırsat bulursanız 27 Mart’a kadar devam edecek.
21.03.2011 tarihinde ilk izlediğim gösterimdeki kısa filmlerin tamamının linki de budur: 
Bunlar arasında en beğendiklerimi de sizinle paylaşıyorum:
The Ottoman / Osmanlı
·        Yönetmen:Hakan Burcuoğlu
·        Yılı: 2010
·        Süre: 17' 55''
29 yaşındaki Ezra final çalışmasının daktilosunu bitirir. Bu onun Osmanlı ile ilişkisini tanımlayan üç perdelik bir derlemedir; bir cücenin tabutuna benzeyen, konuşma yeteneğine ve bir gecede kâğıt üstündeki bütün fikirleri büyük edebi yapıtlara dönüştürme gücüne sahip mistik bir bağlantıdır. Ezra Osmanlı’nın doğaüstü yeteneklerini keşfettikçe, yaratıcılığını yitirdiğini görür. Zihni ve yaratıcı kişiliği bütünüyle Osmanlı’nın kontrolü altındayken, Osmanlı otoritesine kafa tutmaya başlar ve fiziksel olarak bir Osmanlı olmaya karar verir. Son perdeyi tamamlarken, Osmanlı’nın dünyasına girer ve kapıyı kapatır. Ancak Osmanlı’nın onun için hazırladığı sürprizi bilmemektedir.
İlginç bir kısa filmdi. Bir öyküsü olması ve oyunculuk oldukça iyi idi.



Kukla / Kukla
·        Yönetmen:Kemal Tezcan
·        Yılı: 2010
·        Süre: 9' 30''
Doğum ile ölüm arasında yaşanan her şey… Yaşam! Yaşama şansı bulan her canlı onun kurallarını da kabullenir. İnsan içinse bu bir önceki örneğinin tekrarıdır. Bilinir, öğretilir, öğrenilir ve tekrarlanır. Sisteme dahil olmayanlar, onun dışında kalmayı tercih edenler mi? Damgalanır ve cezalandırılır!

Ödüller: 
2010
 Metro Grup Kısa Film Yarışması; Üçüncülük 
2010
 Uluslararası İstanbul Kısa FF; Canlandırma Dalı Birincilik

Kelimeden arınmış güzel bir animasyondu

Ş’nin Ölümü
·        Yönetmen:Hatice Aydoğdu
·        Yılı: 2010
·        Süre: 7' 30''
Teknolojinin gelişimine bağlı olarak bilgisayar ve mobil telefon gibi iletişim araçlarında Türkçe karakterli harflerin kullanılmamasının yol açtığı sonuçlar ele alınıyor.
Espirili bir anlatımla dil kullanımına vurgu yapmış bir Ankara kısa filmi.
Gren
·        Yönetmen:Volkan Karagül
·        Yılı: 2010
·        Süre: 9' 30''
Genç yaşta intihara karar vermiş bir adamın, bu eylemden sonar, ölene kadar bilinç altında geçen olaylardan oluşan bir kısa film. Karakterin hayatına dair hatırlayabildiği ufak tefek şeyler kalmıştır aklında ve onların içinden geçip gitmektedir zihni. Ve çocukluğundan beri korktuğu herşeyi, tabularını, hatırlatan bir köpek son anlarında hep onun yanındadır. Bir yandan odasında birden beliren köpekle dolup taşan zihni, diğer yandanda kendi yaptığı eylemi ve ilk kez ölüyor olmanın verdiği o garip duyguyu sorgulamaktadır. Ölürken farkettiği şey, intiharın en büyük hayalkırıklığı olduğudur. Anlar ki, insanın hayattan beklentisi kalmadığı için sığındığı intihardan bile bir beklentisi vardır.
Bilinçaltının etkileri, korkular metaforlar eşliğinde çok güzel verilmiş. İç ses görüntüler üzerine konuşuyor ve hayatı sorguluyor. Köpekten korkmam hasebiyle bana da bir ayna oldu. Köpek… ve ardındakiler…   
Zu Vermieten / Kiralık
·        Yönetmen:Emre Karapınarİsmail Onay
·        Yılı: 2010
·        Süre: 20'
Bayan Helene kocası öldükten sonra evinde yalnız yasayan ve hayata tek başına tutunmaya çalışan yaşlı bir kadındır. Doktor kontrolü altında olan Helene, yaşlılar yurduna geçmesi konusunda doktorun sürekli baskısı karsısında direnir ve kendince yalnızlığına çareler arar. Bir gün kapısının önünde posta kutusunu kontrol ederken ev arayan genç bir kadınla karşılaşması ve girdikleri muhabbet hayatını değiştirir…


Ödüller: 
2010
 Manisa Altın Üzüm; En Iyi 3. Film 
2008
 Geleceğin Sineması; En Iyi Senaryo
Yalnızlığı sorgulayan ve önümüze bir çok soruyu bırakıp kaçan bir yapım…
Kısa filmleri genel olarak başarılı buldum, çarpıcı, düşündürücü, hakikat arayışının peşinde geçen ömrün parçalayıcı acıtıcılığını güzel yansıtıyorlardı. Ve çıkışı bulamayışın ızdırabı…
Sinema hayatın bir yansıması olduğundan insanoğlunun açmazlarına zoom yapması yeni soluklara ihtiyacın zirve yaptığını gösteriyor…
Kendini keşfetme yolculuğuna çıkıp acıları bal eylecek bir bakışa ulaşan yolcuların perdeye yansıtacaklarına ekmek su gibi arzu duyuyoruz. Böylesi yapımların çok geç kalmaması temennisiyle…
Handan Güler

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Blog Widget by LinkWithin